Kendini Sabote Etme: Cevap Verin

Çoğumuz yaşamışızdır. Ne zaman bir şeye elimizi atsak, çabalasak, elimizden gelenin en iyisini yaparak hedefe ulaşmaya çalışsak bir şeyler bize engel olur. Hatta adım atmaya başlamadan bile bazen elimiz kolumuz bağlanır. Hiç düşündünüz mü bunu neden yaşarız?

Bir şey yapmak istediğimizde ya da bir hedef belirlediğimizde, biraz durup derin düşünürsek dünyanın tüm gürültüsü içinde kaybolduğumuzu fark ederiz. Ama ne kaybolma… Bir gün denemeye değer. İlerlemeye dair bir niyet ortaya koyduğumuzda sessizce oturalım ve zihnimizi izleyelim. Neler geçiyor aklımızdan? Çoğunlukla önce atacağımız adımlar geçer, ulaşacağımız sonuç. Gülümseriz belki hevesle. Sonra birden sinsi sinsi gelen düşünceleri fark ederiz.

“Cık, olmaz, mantıklı değil.”

“Ne gerek var uğraşmaya, zaten zor bir iş.”

“Olmaz, yapamazsın. Kilo vermek öyle kolay değil.”

“Neden sena versinler ki o unvanı, başkaları dururken. Sen hak ediyor musun da talep ediyorsun?”

“Daha ne yapacağını bile tam olarak bilmiyorsun, beceremezsin.” gibi düşünceler birbiriyle yarışır.

Ve en az birisi kazanır. Bazen hepsi. Bazıları çoğunlukla bize karşı kazanır.

Çocukluğun ne kadar önemli bir dönem olduğunu sürekli duyarız uzmanlardan. Günümüzde medyada da bu yönde farkındalık kazandıran çok sayıda yapım mevcut. Artık biliyoruz: Ebeveynlerin çocukları hakkında kurduğu cümleler zamanla onların iç sesine dönüşüyor.  Biz insanlar değerli olduğumuzu aile bireylerinden öğreniyoruz. Sevildiğimizi orada hissediyoruz. Bu dünyanın güvenli bir yer olup olmadığına çocuklukta karar veriyoruz. Çalışırsam yapabilirim bilgisini o dönemde ediniyoruz. O zaman, ayağımıza çelme takan tüm bu sözcükler ne zaman cümle haline geldi? Ne zaman onları gerçek kabul ettik? Onlar olmadan ilerlemek nasıl olurdu? Kimler zihnimize bu cümleleri ezberletti?

Bunları düşünmek kıymetlidir. Daha kıymetli olan da şudur; bize bunları ilk söyleyenler ve böylece kendilik algımızı oluşturmamıza yardım edenler aslında kendi kaygılarını dillendiriyor, o kaygıları bizlere aktarırken hem kendi içsel sistemlerini hem de içinde birlikte yaşadığımız sistemi yeniden üretiyor. Örneğin üniversite okumak için aileden uzağa gitmeye niyetlenen bir gence “Sen oralarda yapamazsın, sefil olursun” demek, aslında ebeveynin hem kendi içsel kaygısını dillendirmesi hem de aile sistemini korumaya yönelik bir mekanizma çalıştırması anlamına geliyor. Ve aslında çoğunlukla bu tür düşünce tohumlarının çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren tekrar tekrar atıldığını ve çok derinlere köklendiğini şuradan anlayabiliyoruz: Bu düşünceler o kadar derinlerde kökleniyor ki, bu cümleleri kimin kurduğunu ve seslendirdiğini unutuyoruz. Hep kendimizin konuştuğunu sanıyoruz.

Şimdi bir daha sormak istiyorum, sizden konuşan kim? Kimin cümlelerini seslendiriyorsunuz? İçinizdeki sabotajcı kim?

Bahar Eser

Bireysel koçluk ile kendinizi sabote ettiğiniz alanları beraber keşfediyor ve eşsiz potansiyelinizi hayata geçirmenize destek veriyoruz. Bireysel koçluk hakkında bilgi almak ve ücretsiz ön görüşme gerçekleştirmek için hemen randevunuzu oluşturun.