Ebeveyn Koçluğu

Ebeveynlik, insan yaşamında en önemli ve en tatmin edici deneyim olabilir ancak bir o kadar da zorlu ve karmaşıktır. Zorluğu hiç bitmeyecek gibi görünen bir endişe dalgası, karmaşıklığı ise çok boyutlu bir ilişki biçimi içinde yaşanmasıdır. Bu ilişki çok boyutludur çünkü bir taraftan ebeveyne ‘en kıymetli’ olanı mümkün olan en sağlıklı ve güvenli biçimde ‘yetiştirmek’ sorumluluğu verir, diğer yandan çocuğun kendi otantik kimliğini bulması, bu kimlikle hayatı deneyimlemesi, tercihlerini oluşturması ve bu tercihlerinin sorumluluğunu alması için onu cesaretlendirmek gerekir. Bu çelişkili gibi görünen iki çaba, özellikle aralarında bir denge sağlanamadığında,  çoğu zaman ebeveyn çocuk ilişkisini zedeleyen bir duruma evrilmektedir.

Ebeveynler kendi köken ailelerinden aldıkları kültürü ve değerleri kendi çocuklarına aktarırken aynı zamanda onlara çocukluklarında bilinçsizce yüklenen kaygıyı, hatalı davranış biçimlerini, işlevsiz şemaları da yüklerler. Bu nesiller arası aktarım bir taraftan aile sistemini korur ancak daha çok çocukların kendi otantik kimliklerini oluşturamamalarına, kendilerini gerçekleştirememelerine  ve aileden farklılaşamamalarına sebep olur. Farklılaşma kavramı bir kopuşa işaret etmez; farklılaşmış birey aileye bağımlı değil bağlı, kendi kimliğini oluşturabilmiş, kendi yolculuğunu deneyimleyen ve hayatının sorumluluğunu alabilen kişidir. Bu noktada çocuğun farklılaşmış bir birey olarak var olma yolculuğunda birincil görev ebeveynlerin olacaktır.

Bu görevin gerçekleştirilmesi, çoğunlukla anne ve baba olmanın zorunlu sonucu olan o büyük sevgi, şefkat ve endişe tarafından sekteye uğrayabilir. Bu oldukça doğal ve kaçınılmaz bir süreçtir. Önemli olan, karşımızdakilerin sadece birer çocuk değil aynı zamanda en üst düzeyde saygıyı hak eden bireyler olduğunu fark etmek ve buna yönelik bir ilişki biçimi geliştirmektir. Sevgi ve şefkatin çocuklar üzerinde tahakkümü meşrulaştıracak duygular olarak değil, bunun yerine onları geliştirecek, hayata hazırlayacak becerileri kazandıracak, onlara rehberlik edecek ve koşulsuz kabul gördükleri bir ilişkinin yapı taşları olarak görmek gerekmektedir.

Ebeveyn çocuk ilişkisi çocuğun içinde şekillendiği birincil yapı olması bakımından çok önemlidir. Aynı zamanda günümüzde eğitim, medya, teknoloji ve diğer alanlarda sınırları aşan bir biçimde gerçekleşen değişimler,  bu ilişkinin sağlamlığını daha zorunlu bir hale getirmiştir.

Ebeveyn Koçluğu bu bakımlardan kişinin kendi çocukluk ve ebeveynlik deneyimini fark etmesi, çocuğunu daha derinden anlaması, onun biricikliğine izin vermesi, onu desteklemek yolunda keşifler yapması ve çocuğu ile arasındaki bağı güçlendirmesi noktasında destek sunar. Çocuğun duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamak, sağlıklı bir iletişim kurmak, güven verici sınırlar belirlemek yolunda verdiği bu destek Ebeveyn Koçluğunun amacıdır.